CNN TÜRK Ankara temsilcisi
Dicle Canova diplomaside yoğun geçecek bir aya dair detayları şu ifadelerle aktardı: Oldukça yoğun bir ay olacak. Özellikle Avrupa Birliği ile diplomatik ilişkiler anlamında öyle görünüyor. İstikşafi görüşmelerden sonra bir de ay sonuna doğru Avrupa Birliği'nden Türkiye'ye bir takım ziyaretler olacak.
Öncesindeki görüşmelerde tüm bunların ön hazırlıkları yapılacak.
PEKİ BURAYA NASIL GELDİK? 10 Aralık'ta AB Zirvesi'nde Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesiminin baskısıyla Türkiye'ye ambargo uygulanması isteniyordu. Ama o zirveden, Yunanistan'ın beklentisinin tam aksine bir sonuç çıktı. Mart ayına ertelendi. Mesele ve diyalog için Türkiye'den somut adım atılması istendi. Ankara'da zaten başından beri diyalogla masada bu sorunları çözebiliriz tezini savunuyordu. Dolayısıyla o somut adımı da attı, ne yaptı Oruç Reis'in Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini Antalya Körfezi ile sınırladı. Haziran ayına kadar yeni bir NavTex çıkarıldı. Oruç Reis, Antalya Körfezi'ne çekildi.
Öncelikle Yunanistan'la istikşafi görüşmelerin tarihi açıklandı 25 Ocak olarak. Tabii işler biraz daha değişti. Artık Avrupa Birliği'nin ve hatta Amerika'nın diyalog baskısı şimdi biraz daha fazla. Yunanistan'ın üzerinde demek yorum yapmak yanlış olmaz diye düşünüyorum.
PEKİ BU SÜREÇTE NELER YAŞANDI? Ankara istikşafi görüşmelerden önce siyasi ikili ilişkileri zorladı. Çünkü birçok sorunun çözümü aslında ikili ilişkilerin yeniden canlandırılmasında. Dolayısıyla iki Dışişleri Bakanının istikşafi görüşmelerden önce bir araya gelmesi önerildi. Burada aracı Arnavutluk Başbakanı Edirem Aydı olacak. Ancak Yunanistan bunu kabul etmedi. Önce istikşafi görüşmeler, sonra ikili görüşmelerde. Dolayısıyla 25 Ocak'tan sonra istikşafi görüşmelerin ardından öncelikle Yunan Dışişleri Bakanı ile Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun bir araya gelmeleri bekleniyor. Tabii istikşafi görüşmelerde ne olur bir kriz olur mu? onu da söyleyelim. Hemen Yunanistan dan gelen açıklamalar deniz yetki alanlarıyla sınırlı 1 görüşme olacağı yönünde bunu iddia ediyorlar ama Ankara öyle düşünmüyor. Istikşafi görüşmeler daha önce 60 kez yapıldı ve hemen hemen tüm sorun başlıkları bu görüşmelerin kapsamındaydı. Dolayısıyla Ankara diyor ki, istikşafi görüşmelerde bugüne kadar yani 60 görüşmede konuşulduğu gibi 61'incide de o konuşulacak. Sadece deniz yetki alanıyla sınırlandırmak doğru olmaz. Bunun bir faydası da olmaz. Bu konuda yunan tarafı ısrar ederse de istikşafi görüşmelerin bir anlamı kalmaz mesajını verdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "Kafa bulandırıcı açıklamalar müzakerelerden kaçmak anlamına da gelebilir" uyarısında bulunmuştu. Dışişleri Bakanı Pakistan ziyareti sonrası dönüşte uçakta bizlerle yaptığı sohbette dolayısıyla az önce de söyledim, Avrupa Birliği'nin, Amerika'nın, İngiltere'nin desteklediği bu istek. İstikşafi görüşmelerden kaçan taraf sorumlu taraf olarak ilan edileceği için Yunanistan'ın da en azından bir kriz yaratmadan sürdürülebilir olmaya çalışacağını umut ediliyor ve sonrasında da dediğim gibi ikili görüşmeler önemli olacak. Bugün Almanya Dışişleri Bakanı Ankara'da olması da altı çizilmesi gereken bir temas öncesinde geldi. 21 Ocak'ta Dışişleri Bakanı Brüksel'de olacak. Orada da hem Akdeniz'deki konferans mevzu, hem Yunanistan'la işte bu ilişkiler meselesi, hem de tabii göç anlaşmasının yenilenmesi, Gümrük Birliği Anlaşması'nın yenilenmesi, vize serbestisi gibi kritik başlıklar gündemde olacak. Almanya, bilhassa Göç Anlaşması konusunda lokomotif ülkeydi 2016'daki anlaşmada da öncü olan ülkelerden biriydi. Şimdi de bugün Almanya Dışişleri Bakanıyla bilhassa bu göç anlaşmasının yenilenmesi ve Brüksel'de yapılacak temaslar öncesi ön hazırlık niteliğinde görüşmelerin yapılmasını bekliyoruz birazdan Çavuşoğlu'yla Alman Dışişleri Bakanı ile ortak açıklama yapacak. O açıklamaya bunların yansımasını bekliyoruz. Şunu da ekleyeyim ve bitireyim. Ankara'nın beklentisine bilhassa bu göç anlaşmasının yenilenmesi 2016 da ki sahanın gerçekleriyle 2.021 yılındaki sanın gerçekleri farklı deniyor. O zaman da 2 milyon mülteciden bahsediliyordu. Şimdi ise bu rakam 5 milyonu hatta aşmak üzere. Dolayısıyla Avrupa Birliği'nin bu konuda verdiği mali desteği. Daha da artırması ve tabii daha uzun süreli bir anlaşmaya imza atması Ankara'nın beklentileri arasında bakalım göreceğiz. Başında da söylediğimiz gibi yoğun bir diplomasi ayına girdik ve önümüzdeki haftalarda yapılacak her görüşme tüm bu başlıklar için önem arz edecek.